29 Nisan 2013 Pazartesi

TEMİZLİK GÖREVLİSİNİN TERİ

                  Normal sabah yürüyüşümden dönerken belediye temizlik elamanları yol kenarındaki çöpleri topluyorlardı. Ellerine eldiven giymişler bir poşete de yerde buldukları çöpleri bir oraya bir buraya giderek topluyorlardı. Ben yürüyüş yaptığım için terlemiştim. Bir temizlik elamanının yanından geçerken onunda terlediğini ve terinin şıp şıp damladığını gördüm.O an kazandığı ekmek parasının ne kadar helal olduğunu düşündüm. Ne yapalım dünyanın düzeni böyle. İkimizde terlemiştik ama onun teri daha kutsal ve anlamlıydı. Çünkü o şu an ekmek parasını kazanmak için terlemişti.

                            Buradan asıl konuya gelmek istiyorum. Maalesef toplum olarak çevre temizliğine gereken önemi vermiyoruz.   Çöpler, teneke kutular, poşetler, sigara izmaritleri aklınıza ne gelirse yerlerde ve yollarda var. Araçlardan küllükleri yola boşaltıyoruz. İçtiğimiz kola vs. kutusunu yola atıyoruz elimize çöpe atmamız gereken ne geçse yola atıyoruz. Sanki yol değil çöplük sahası. Bunları yaparken düşüncemiz birileri bunları nasıl olsa temizleyecek değil midir?

                           Yine belediyelerimiz çok güzel park yerleri yapmışlar. İnsanlar gelip oturup dinlensinler. Piknik yapsınlar doğayla iç içe olsunlar bir nebze olsun streslerini atsınlar diye. Ama buraların hali daha berbat. O güzelim yeşil çimenlerin üzerinde aklınıza gelecek her türlü çer çöp atılmış. Ay çekirdeği kabukları gerek oturma yerlerinde gerek çimenlerde küme küme yığılmış. Bunları yaparken düşüncemiz birileri bunları nasıl olsa temizleyecek değil midir?        

                          Umumi tuvaletlerimizin ve çoğu cami tuvaletlerimizin hali anlatılacak gibi değil. Kokudan içeri girilmiyor. Bunları yaparken düşüncemiz birileri bunları nasıl olsa temizleyecek değil midir?

                          Oysa lafa geldi mi hani bizim dinimiz temizlik diniydi. Temizlik imandandır diyoruz ya. Temizliği sadece namaz için abdest almak mı sanıyoruz. Peygamberimiz (s.a.v.) “Din temizlik üzerine kurulmuştur.” Diğer hadislerinde:” Allah güzeldir, güzeli sever. Temizdir, temizi sever. Kerim ve Cömerttir, Kerem ve cömerdi sever. Öyle ise; Evlerinizi, işyerlerinizi ve çevrenizi temiz tutunuz. Yahudilere benzemeyiniz onlar çöplerini evlerde toplarlar” buyurmuşlardır. Hz. Peygamber (s.a.v) yine bir diğer hadisinde de: ‘’Halkın geçeceği yol üzerine veya gölgeleneceği ağaçların altlarına pislemeyi lanet ve nefrete sebep iki şey olarak gösteriyor, bunları yapmaktan sakınmamızı emrediyor.

                         Özetle yaşadığımız sosyal çevrede ve bulunduğumuz her ortamlar da çevremizin temizliğine azami dikkat edelim, rast gele sağa sola tükürmeyelim. Sigara izmaritlerini yerlere atmayalım. Her türlü atık maddeyi ve çöpleri çöp bidonlarına atalım atmayanları uyaralım. Çevremizi, parklarımızı, cadde ve sokaklarımızı temiz tutalım. Sağlıklı bir dünyanın oluşmasını hep beraber elbirliği ile sağlayalım. Çocuklarımıza temiz bir dünya bırakalım. Allah’ın sevdiği kullarından olalım. Unutmayalım ki bize verilen her şeyden hesaba çekileceğiz. Tabi düşüncemiz yine birileri buraları nasıl olsa temizleyecek olmasın. Saygılarımla.

 

 

28 Nisan 2013 Pazar

TEMİZ VE BAKIMLI OLMAK

                   Bire bir ortamlarda veya bir topluluğa girdiğimizde ya da dışarı çarşıya pazara çıktığımızda insanlar arasında ilk dikkatimiz çeken şeylerden biri karşımızdaki insanın kılık kıyafetinin nasıl olduğu veya saçının başının temiz olup olmadığı değil midir? O insan hakkındaki düşüncelerimizi de bunlar belirlemez mi? Yani görüntüye göre karşımızdaki insana davranmayız mı? Üzgünüm ama kim ne derse desin işin gerçeği böyle.
                 Belki doğru olanda budur. Çünkü insanın önce kendisine saygısı olmalı. . Kendisine saygısı olanında başkasına saygısı olur. Kendisine saygısı olan insan kendine iyi bakar birileri beğensin diye değil. Kendisi için temiz olur bakımlı olur. Temiz ve bakımlı olmak için illaki çok paramız olmasına da gerek yok. Günümüzde artık hemen hemen her evde çamaşır makinesi ile ütü var. Su ve sabun da olduğuna göre temiz ve bakımlı olmamak için hiçbir mazeretimiz olamaz.
                  Temiz ve bakımlı olmak için her insanın rahatça ve basitçe yapabileceği şeyler;
Mümkünse her gün, fırsatımız yoksa durumumuza göre sporumuzu yapıp duşumuzu almalıyız
Saçlarımız temiz ve taranmış olmalı
Dişlerimizi fırçalamalıyız
Kıyafetlerimiz temiz ve ütülü olmalı
Ayakkabılarımız her zaman boyalı olmalı
Kendimize uygun hafif tarzda birde koku kullandık mı? Bakım işimiz tamam demektir.
                      Peki, temiz ve bakımlı olmak bize ne kazandırır?
İnsanın kendine özgüveni artar. Hayata daha pozitif bakarız.
İş görüşmelerinde dikkate alınırız toplumda saygımız artar.
Kendimize saygı gösterdiğimizden başkalarından da saygı görürüz
Toplumda her zaman sevilen ve aranan bir insan oluruz.
                    Özetle temiz ve bakımlı olmak için illaki pahalı marka kıyafetlere ve parfümlere gerek olmayıp imkânlarımız ölçüsünde temiz ve bakımlı da olabiliriz. Deneyin görün. Saygılarımla.
 
                
 

26 Nisan 2013 Cuma

BÜYÜKLERE SAYGI


                   LÜTFEN BÜYÜKLERE SAYGI

                   Bundan yaklaşık kırk sene önce meslek lisesine giderken toplu taşıma araçları ile gidip gelirdik. O zamanlar belediye otobüslerinin yanında birde dolmuşlar vardı. Günümüzde onların yerini Özel halk otobüsleri, tramvaylar ve metrolar almış.

                  Bizlerde okula otobüs veya minibüslerle gidip gelirdik. Tabi o zamanlar bizlerin cep telefonları yoktu. Mp3 çalarlarımız yoktu. Kulağımıza kulaklık takıp müzik dinleyemezdik. İnternette gezinip mesajlaşamazdık. Elimizde sadece okul çantası olurdu okula öyle gidip gelirdik. Yani kendimizi meşgul edecek bir şeylerimiz yoktu. Kendimizi meşgul edipte otobüste ayakta yaşlı mı var hastamı var engelli birimi var görmemezlikten gelemezdik.(J)

                  Bunları niye yazıyorum biliyor musunuz ? Şimdiki gençlik(Geneli değil.) maalesef toplu taşıma araçlarına bindikleri zaman ya hemen kulaklıkları kulaklarına takıp müzik dinlemekte yada cep telefonundan mesajlaşmakta veya internete girmektedir. Otobüste yaşlımı var. Hastamı var engelli birimi var görmemek için görürde kazara göz göze gelirde kalkıp yer vermediği için pişmanlık mı duyarım veya birileri ayıplar mı diye dünyayla (otobüsle)ilişkisini keser. Gözleri ya kapalıdır yada devamlı dışarı bakar.

                 Toplu taşıma araçlarında bu tür durumlara sizlerde çok şahit olmuşsunuzdur. Ben şahsen kendi adıma gerek okul yıllarımda gerekse ondan sonraki dönemlerimde ne zaman benden büyük veya hasta veya engelli birini görsem yerimden kalkar onların oturmasını sağlarım. Zaman su gibi akıp gidiyor. Bugünün gençleri yarının yaşlıları olacak. Zamanı durdurmak gibi bir şansımız olmadığına göre elbette bizlere de sıra gelecek.

                  Neden bazı güzel hasletlerimizi kaybettik. Peygamberiz(s.a.v)bir hadisinde  ”Bir genç, yaşından dolayı bir kimseye saygı gösterirse Allah (cc) da yaşlanınca kendisine saygı gösterecek kişiler takdir eder”(Tirmizi ) Bir hadis-i şerifte yine sevgili Peygamberimiz şöyle buyuruyor: “Siz yeryüzünde olanlara acıyınız (iyilik ediniz)ki, gökte olanlar da size acısınlar. “Nasıl ki, küçük çocuklar ilgiye, sevgiye ve bakıma muhtaç iseler, yaşlılar da aynen öyledir.

                       Yaşlı olan insanların sağlıkları bozulmuş görme duyma yürüme yetileri azalmış olabilir, güçleri azalmış ayakta durmakta zorlanmış olabilirler. Böyle olan kimselere daima yardımcı olmalıyız.  İnsanların toplu bulunduğu yerlerde özelliklede toplu taşıma araçlarında onlara yer vermeliyiz. Gidecekleri yere götürmeliyiz. Böyle yapmakla hem onlara karşı görevimizi yapmış oluruz, hem de onların hayır dualarını alırız

                        Haydi, gençler yaşlılarımıza her konuda yardımcı olalım. Her konuda.

                        Bir gün Peygamberimiz ashabıyla beraber oturuyordu. Müslümanlar, etrafına toplanmış onu dinliyorlardı. Bu sırada yaşlı biri yaklaştı. Peygamberimizi dinleyenler bu yaşlı adama yer vermekte geciktiler. Bunun üzerine Peygamberimiz: Küçüğümüze şefkat, büyüğümüze saygı göstermeyen bizden değildir. Diye buyurdu.Saygılarımla.

25 Nisan 2013 Perşembe

DİNİMİZİN İNCELİKLERİNDEN BİRİ

                       DİNİMİZİN İNCELİKLERİNDEN BİRİ

                    Yüce Allah Nur suresi 27 ve 28 ayetlerde mealen;27 - Ey iman edenler! Kendi evinizden başka evlere, geldiğinizi fark ettirip ev halkına selam vermedikçe girmeyin. Bu sizin için daha iyidir. Herhalde (bunu) düşünüp anlarsınız. 28 - Orada kimse bulamazsanız, size izin verilinceye kadar oraya girmeyin. Eğer size, "Geri dönün!" denilirse, hemen dönün. Çünkü bu, sizin için daha temiz bir davranıştır. Allah, yaptığınızı bilir. Diye buyurmuştur.

                         Peygamber efendimiz(S.A.V) de Abdullah bin Büsr’den nakledilen bir hadisin de de ;‘’Kapısını çaldığınız evlerin kapılarının önünde değil de, yanların da durup izin isteyin. İzin verilirse girin. Verilmez se geri dönün.’’(Taberani) .Konu ile ilgili başka bir hadiste ‘’üç defa kapıyı çalınız. İzin verilirse giriniz aksi halde dönün ‘’buyurulmuştur.

                        Yüce dinimiz her konuda olduğu gibi dünya hayatında da uymamız gereken çok ince bir kuraldan bahsederek bizlere doğru yolu göstermektedir.

                         Birisini ziyarete gittiğimizde evinin kapısını çalarken direk evin içini görecek şekil de bir pozisyonda durmayıp kenardan doğru kapıyı çalmamız gerekmektedir. Böyle yapmamızda gerek ev sahibi için gerekse bizim için çok hayırlı sonuçlar vardır. Belki ev içerisinde bizim o an görmemiz gereken bir durum olabilir.

                        Yine ev halkına selam verilerek izin istenmesi şartı vardır. Günümüzde kapıyı çalıp kapı açılır açılmaz içeri girilmektedir. Oysaki bizim için hayırlı ve güzel olanı ise selam verip içeri girmek için izin istemektir. İzin verilirse girmeli verilmezse girmemeliyiz.

                     ‘’ Hz. Ömer r.a. bir gece yarısı Medine’yi gezerken, evin birinde şarkı söyleyen bir erkek sesi duymuş ve duvardan atlayarak içeri girmişti. Adamın yanında bir kadın ve bir de şarap sürahisi vardı. Hz. Ömer r.a.:"Ey Allah’ın düşmanı, diye gürledi. Sen günah işlerken, Allah seni gizleyecek mi sanıyorsun? “Adam: "Haklısın efendim, diye cevap verdi. Evet, ben bir günah işledim, fakat siz üç günah işliyorsunuz: Allah c.c. “Başkalarının gizli ve ayıp hallerini merak edip araştırmayınız” (Hucurat,12) buyuruyor, siz tecessüs ediyorsunuz. Allah c.c.“ Evlere kapılardan giriniz” (El-Bakara, 189) emrediyor, siz duvardan atlıyorsunuz. Allah c.c. “Kendi evlerinizden başka evlere, sahipleri sizi bilmeden, selam verip izni olmadan girmeyiz” (Nur, 27) buyuruyor, siz izinsiz giriyorsunuz." Der. Hz. Ömer r.a. adamın bu cevabı üzerine "Ben sizi affedersem siz de beni affeder misiniz?" diye sormuş ve adamın kabul etmesi üzerine onunla helalleşmiştir.’’

                       Yüce dinimiz izinsiz girmeme hakkını sadece Müslüman evlerine girmek için değil tüm insanlar için temel kuralı getirmiştir. Zaten bu yüzden dinimiz tüm insanlığa doğru yolu göstermek için gönderilmiştir son dindir. Saygılarımla.

24 Nisan 2013 Çarşamba

HER İŞTE BİR HAYIR VARDIR.



              

              Emekli olmayı düşündüğümden bir ev almaya karar verdik. Bunun için her gün,  oturabileceğimiz yerlerdeki evlere bakmaya başladık. Tabi öncelikle sıfır dairelere bakıyoruz. Ev arama işimiz yaklaşık bir on, on beş gün sürdü. Ancak istediğimiz gibi bir ev bulamadık ya biz yerini beğenmedik ya da fiyatı pahalı geldi. Sonunda emlakçılara haber verdik. Beraber çalıştığımız bir arkadaşımızın tavsiyesiyle tanıdığı bir emlakçı ile görüşmeye başladık. Emlakçı elinde istediğimiz yerlerde birkaç ev bulunduğunu söyledi. Arzu ederseniz bakalım dedi. Tamam deyip anlaştık. Temmuz ayı aynı zamanda ramazandayız. Havalar da çok sıcak. İnsanı bunaltıyor. Emlakçı bize birkaç binadan gerek yeni sıfır daireler gerekse boş birkaç senelik daireler gösterdi. Neticede emlakçının gösterdiği hiçbir evi beğenmedik. En sonunda şimdi oturduğumuz binada dairesinin de olduğunu söyleyerek birde bunlara bakmamızı istedi. Binanın yerini, içini beğendik fiyatı da uygun olunca bir daire hoşumuza gitti. Pazarlık yaptığımızda biraz peşinat geri kalanı emekli parasını alınca verebileceğimizi söyleyince kabul etmedi. Bizimde peşin verme gibi bir şansımız olmadığından anlaşamadık.

                Biz yine bir yandan yine ev aramaya devam etmeye başladık. Ancak birkaç gün sonra öğlenden sonra bir telefon geldi arayan emlakçıydı. Bizim ödeme şartlarını kabul ettiğini kendisinin de acil ödemesi olduğunu söyleyerek mevcut nakit para ile hemen gelmemizi söyledi. Biz apar topar bankadan parayı çekerek emlakçıya gittik. Parayı verdik evin tapu fotokopisini de aldık tekrar eve bir bakalım dedik. Sağ olsun işyerindeki arkadaşta bu olaylarda hep yanımızdaydı. Eve bakmaya giderken yolda tapu fotokopisinde kapı numarası farklı bizim beğendiğimiz kapı numarası farklıydı. Ben şüphelendim. Eve geldik kapı numaralarına baktık gerçekten bizim beğendiğimiz daire numarası farklıydı.Müteahhitin elamanına bizim alacağımız dairenin hangisi olduğunu sorduk oda bize değişik bir daire gösterdi. Bunun üzerine hemen emlakçıyı aradık. Oda hemen geldi.Müteahhitin elamanıyla da numara konusunda tartıştılar ama müteahhittin elamanı kat planını gösterince neticede emlakçının dediği daire bir başkası çıktı. Bunun üzerine biz itiraz ettik. İçimizden de eyvah para da gitti Emlakçı parayı geri vermezse ne yaparız diye de düşünmeye başladık.Aksilik birde sözleşme imzalamıştık. neyse ki emlakçı  yapılan sözleşmeyi İptal etti parayı da geri verdi. Tabi bu arada müteahhittin elamanı niye müteahhitten ev almıyorsunuz satılık daireler var, deyince bizim için fark etmez deyip fiyatı sorup ve daireyi gezdirince de hoşumuza gitti ve şu an oturduğumuz daireyi müteahhit ten aldık şimdi düşünüyorum da derler ya her işte bir hayır vardır diye.  emlakçı vesile olmasaydı bu daireden asla haberimiz olmayacaktı. Çünkü oraları defalarca dolaşmamıza rağmen bu bina hiç mi hiç dikkatimizi çekmemişti. Emlakçıdan ev alamadık ama onun vesilesiyle şu anki evi aldık.

                         Yüce Allah’tan her zaman hakkımızda hayırlısını istersek Yüce Allah Büyük veli Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretlerinin şiirinde dediği gibi;

hak şerleri hayr eyler, ârif anı seyreyler, zan etme ki gayreyler

Mevla görelim neyler. Neylerse güzel eyler. Mevla’m her şeyimizi güzel eylesin.(Amin)

Saygılarımla.

 

 

21 Nisan 2013 Pazar

YÜRÜMEK


                YÜRÜMEK

                Ben fırsat buldukça her gün sabah erken saatlerde yürüyüş yapmaya çalışıyorum. Gerçekten sabah erken yaptığım yürüyüşlerden çok zevk almaktayım. Sabah erken gerek havanın temiz olması gerekse sessiz olması insanın adeta canına can katmaktadır.

              İnsan hareketli yaşama göre yaratılmıştır. Hareket etmeyen insanın kısa zamanda vücudu hantallaşır ve kilo almaya başlar. Bunun sonucu olarak ta bir çok hastalıklara davetiye çıkarır. Onun için yürüyerek gidebileceğimiz yerlere yürüyerek gitmeye çalışalım. Canımız sıkıldıysa çıkıp biraz yürüyelim inanın çok faydasını göreceksiniz. İster yavaş yavaş ister tempolu yürüyün ama mutlaka yürüyün.  Yürüyüş yapmak kendimize yapabileceğimiz en büyük iyilik olup aynı zamanda yapabileceğimiz en basit en güvenli ve en sağlıklı egzersiz çeşididir.

             Peki, yürüdüğümüz zaman sağlığımız açısından bize ne gibi faydaları olacak.

             Vücudumuza enerji verir. Vücudun esnekliğini arttırır. Zihinsel ve bedensel

Dinçlik sağlar.

             Vücudumuzu daha fit yapar.

             Yüksek tansiyonu düşürür. .

             Bağırsakların çalışmasını düzenler.

             Uyku problemini gidermeye yardımcı olur. .

              Ruh sağlığına yararlı olur. Motivasyonu artırır

             Depresyonu önlemeye yardımcı olur.

             Kişisel özgüveni arttırır. .

             Kalp basıncının düzenlenmesinde önemli bir rol oynar.

             Kan akımını ve kan damarlarının sayısını arttırarak kan dolaşımını ayarlar ve kalp damar hastalıkları riskini azaltır Dolaşımın artmasına yardımcı olduğundan artan dolaşımla birlikte daha sağlıklı bir cilt sağlar.

             Öncelikle bence en büyük faydası  yürürken duyduğumuz haz dır.Kendimizi bu hazdan mahrum etmeyelim.

            Onun için üşengeçlik etmeyelim yürüyelim,yürüyelim,yürüyelim.Saygılarımla.

20 Nisan 2013 Cumartesi

DOĞRU NEFES ALMA


                DOĞRU NEFES ALMA

                 İnsanoğlu bir nefes almayla bu dünyaya gelir bir nefes vermekle bu dünyadan gider. Bizim hayatta kalmamızı sağlayan en önemli olay solunumdur. Uyumadan, yemek yemeden, ya da su içmeden günlerce yaşayabiliriz ama nefes almadan bir kaç dakika bile hayatta kalmayız. Bu yüzden belki üzerinde konuşmamız gereken en önemli konulardan biri doğru nefes alıp vermeyi öğrenmektir.

                 Doğru nefes alıp vermenin önemini daha iyi anlamak için ilk önce yetersiz ve düzensiz nefes alıp vermenin zararlarına bir göz atmak gerekir. Organlarımıza oksijen taşınmasına yardımcı olan kalbimiz bu gibi bir durumda sıkıntıya düşen ilk organımız olabilir; yani kalp krizi geçirme olasılığımız artacaktır. Ayrıca kan basıncının yükselmesi, kanser, ani sancılar, zatürree, astım, konuşma problemleri, stresle başa çıkamama, düzensiz nefes alıp vermenin yol açabilecek ama bizim pek ender düşündüğümüz sorunlardır.

               Diğer yandan doğru ve kontrollü nefes alıp vermemizin birçok faydası vardır. Örneğin kalbin ritminin düzelmesiyle kan basıncının düşmesi, kan dolaşımının hızlanması, sindirimin kolaylaşması, stresle daha kolay başa çıkabilme, antidepresan ilaçlara bağımlılığı ve uyku düzensizliğini ortadan kaldırma bunlardan bir kaçıdır.

               Beynin diğer organlara oranla daha fazla oksijene ihtiyacı vardır. Yeterli oksijen almazsa zihinsel bulanıklık, negatif düşünce, depresyon ve ardından işitme ve görme bozuklukları başlar. Yaşlılar ve damar tıkanıklığı olanlar beyinlerine yeterli oksijen gitmediğinden genellikle negatif ve depresif olur. Akut bir dolaşım bozukluğunun kalbe giden oksijeni durdurması kalp krizi, beyne giden oksijeni durdurması da beyin kanamasına yol açar. Yetersiz oksijen almanın yaratabileceği rahatsızlık ve hastalıkların listesi uzun: netice olarak oksijen "kaliteli ve sağlıklı" bir yaşam için çok önemli ve gerekli! Özellikle oturarak çalışan insanların sürekli yorgun hissetmeleri, sinirli ve verimsiz olmalarının ana sebeplerinden biri yetersiz oksijendir. Uyku düzenlerinde de sorun yaşarlar ve bu nedenle güne kötü başlarlar. Bağışıklık sistemleri de zayıflar ve sorunlar artarak devam eder. Doğru nefes almak tüm bu sorunları ortadan kaldırabileceği ve dolayısıyla hayat kalitesiyle paralel olarak başarıyı da artıracağı için önemlidir.

         Canlılık ve genç kalmanın ana sırlarından biri temiz kan dolaşımıdır. Bunu elde etmenin en kolay yolu da soluduğumuz havada saklıdır. Doğru nefes alarak vücudun tüm organlarının doğru beslenmesini sağlayacak ve verimlilik sürelerini artıracak; bu arada daha sağlıklı bir cilde de kavuşacaksınız. Kısaca doğru nefes almak gençleşme sürecinizi başlatacaktır.

          Peki Doğru nefes alma nedir?

         •Ciğerleri dakikada 4 ile 6 litre arasında hava ile doldurmak.

         •Nefes alıp verirken göğüs yerine diyaframı hareket ettirmek: Çünkü diyaframın kullanılması daha ağır ve her seferinde daha fazla hava teneffüs etmemizi sağlar. Ayrıca diyaframın hareket etmesi karın bölgesindeki organlara masaj etkisi yaparak göğüs ve karın boşluğundaki basınç farklılığını ortadan kaldırır. Mide ve safra kesesinin yukarı hareketini engelleyerek, reflüyü (mide suyunun yemek borusuna ve daha yukarlara çıkması) ve çeşitli safra kesesi hastalıklarına iyi gelmektedir.

       •Solunumu ağız yerine burundan yapmak. (Ağızdan nefes almak nazal bölgede ve bronşlarda istenmeyen mukozalı salgılara yol açabilir.)

         Basit, fakat faydalı bir nefes egzersizinin adımları şöyledir:

1.Burnunuzdan yavaş bir şekilde ama alabildiğinizce çok nefes alın.

2.Sonra yine yavaş bir şekilde ağzınızdan verin.

3.(1) ve (2)'yi bir kere daha tekrarlayın.

4.Şimdi de burnunuzdan nefes almaya başlarken ağır ağır dörde kadar sayın.

5.Nefesi vermeye başlarken de altıya kadar sayın.

6.Nefes vermeyi, nefes almaktan daha yavaş yaptığınızdan emin olun.

7.Nefes verirken kaslarınızın rahatladığını ve gevşediğini hissedin.

8.Bu nefes egzersizini gerildiğiniz veya bunaldığınız herhangi bir yerde ve zamanda yapabilirsiniz. Saygılarımla.

 

 

 

 

 http://www.drpozitif.com/diyet.aspx?Sayfa=23  sayfasından yararlanılmıştır.

19 Nisan 2013 Cuma

OKUMAK VE ÖNEMİ



BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM.

              Blogumun ilk yazısına Rahman ve Rahim olan Allahın adıyla başlıyorum. Blogumun ilk yazısında da okumanın öneminden bahsetmek istiyorum.Yüce kitabımız Kur’an’ı Kerimin ilk emri   Yaratan Rabbinin adıyla Oku O, insanı alak dan yarattı. Oku Senin Rabbin en cömert olandır. O, kalemle yazmayı öğretendir, insana bilmediğini öğretendir’’ buyrulmaktadır. Peki bizler bu emre ne kadar uymaktayız. Ancak üzülerek belirtmem gerekirse dinimizin ilk emri oku olmasına rağmen okumada kişi ve ülke olarak pek iyi olduğumuz söylenemez. Kur’an-ı Kerim’e göre, her türlü kötülüğün, batıl inanç ve sapık düşüncelerin, hatta şirk ve küfrün gerçek sebebi bilgisizlik ve cehalettir.
             Okuma bizlere neler kazandırır.Niçin okumalıyız.
             Okuma hayal gücümüzü genişletir.Olaylara daha geniş ve değişik açılardan bakmamızı sağlar.Hayata bakışımızı değiştirir.Konuşma ve yazma yetilerimizi geliştirir.Bilmediğimiz şeyleri öğreniriz Dünyadaki olaylardan haberdar oluruz.İnsanlar arasındaki iletişimi geliştirir.İnsanı olgunlaştırır.bilgi sahibi yapar.Özgüvenini artırır.Kişilik kazandırır .Mesleğinde geliştirir, başarılı yapar.Hayatı sevdirir .Stresi azaltır kısaca bizi insan gibi insan yapar. Peki, ya bizler! acaba en son ne zaman bir kitap okuduk? Gündemimize kitap okumayı ne zaman alacağız?  Eğlenceye ve boş şeylere zaman bulabiliyoruz ama kitap okumaya zaman bulamıyoruz. Fert ve toplum olarak refah ve huzur içerisinde, milli birlik ve bütünlüğümüzü muhafaza ederek, ülkemizin ve milletimizin dünyada modern kalkınmış refah düzeyi yüksek,insanca yaşam kalitesi oldukça mükemmel bir seviyeye gelmesini istiyorsak ; okumalıyız, okumalıyız, okumalıyız ve okutmalıyız,
                  ‘Okumaya zamanım yok’ mu diyoruz! Ortalama 70 senelik bir ömürde kişinin yaklaşık 10-15 yılı televizyon başında geçmektedir. Televizyon izleme oranı %100 lere'e ulaşmışken kitap okuma oranı ise sadece % .5-10 dur.  Halbuki biz, ilk emri oku olan bir dinin mensuplarıyız. Okumak, okulla sınırlı değildir. Peygamberimiz (s.a.v.), “Allah Teala'nın en sevdiği amel az da olsa devamlı olanıdır.” buyurmuştur önemli olan  az da olsa devamlı okumaktır. Rabbimiz, bizlere kuran emri doğrultusunda  okumayı ve hayırlı bilgilerle yaşamayı nasip etsin . Dünyayı isteyen ilme sarılsın, ahireti isteyen ilme sarılsın; hem dünyayı hem ahireti isteyen gene ilme sarılsın.
                  Hiç olmazsa günde bir on dakikamızı okumaya ayıralım. Saygılarımla.