Şimdi ise 3+1
lüks bir dairede oturuyoruz. Emekliliğimi yaşıyorum. Buraya taşınalı yaklaşık bir
sene olacak. Binadan kimi tanıyorsunuz derseniz üzgünüm ama elli beş daireli
binada üç beş kişiyi geçmez. O da sadece merhaba merhaba babında. Kimisi ile de
tesadüf asansörde karşılaşırsak katlara çıkıncaya kadar bir iki kelime olursa olur.
Oda ya iyi günler ya da akşamsa iyi akşamlardır. Kadınlar kendi aralarında bu
konuda daha ilerideler. Oturma günleri tertipleyerek en azından birbirleriyle
tanışmış oluyorlar. Üzücü olan ise daha bugüne kadar aynı binadan birilerine
ailece ne oturmaya gittik ne de oturmaya gelen oldu.
Biz bu hallere nasıl geldik. Karşımızdaki
komşumuzu tanımaz olduk. Bumudur medeniyet bu mudur insanlık. Nerde bizim
gecekondudaki komşuluklarımız. Oysa bizim gelenekler imiz olsun dinimiz olsun komşuluğa
ne kadar önem vermiş. Atalarımız ev alma komşu al.’’yine‘’komşu komşunun külüne
muhtaçtır.,’’ dememişlerimdir? Yüce dinimiz ise komşuluk haklarına atfen Yüce
Allah buyuruyor ki; Yakın komşuya ve uzak komşuya iyilik edin (kollayıp,
gözetin), (Nîsa - 36) Peygamberimiz (s.a.v.) buyurdu ki; Cebrail bana komşu
hakkında o kadar tavsiye etti ki, neredeyse (bu konuda vahiy getirip) komşuyu komşuya
mirasçı kılacak sandım. (Buhârî - Müslim - İbni Mâce - Tirmizî)
Bugün dini ve milli örf ve adetlerimizden kaynaklanan komşuluk
münasebetlerimiz devam etmekle beraber; modernleşme ve şehirleşme süreciyle
birlikte büyük ölçüde zayıfladığı da bir gerçektir. “Komşusu açken tok yatan
bizden değildir” hadisi şerifini kendimize ölçü ve şiar edinerek dil, din, ırk mezhep
farkı gözetmeden maddi- manevi ilgiye, sevgiye ve yardıma muhtaç olanları
tespit edip sağ elin verdiğinden sol elin haberi olmayacak şekilde üzerimize
düşeni yerine getirelim. Komşularımızı tanımak için üzerimize düşeni yapalım.
Saygılarımla
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder